Endülüs'ün Fethi, Öncesi ve Musa b. Nusayr

    Dört Halife döneminin son halifesi Hz.Ali şehit edildiğinde İslam toprakları Yemen'den Suriyeye, Mısır'dan İran'a kadar ulaşıyordu. Peygamber(s.a.v)'in hayatında başlayan İslam fetihleri, halefleri zamanında oldukça ciddi boyutlara ulaşmıştı. Antik dünyanın ve Doğu Roma'nın önemli eyaletleri olan Suriye ve Mısır'a hakim olmak hem stratejik hem de ekonomik anlamda oldukça önemliydi. Bunun yanı sıra yine Roma'ya tarih boyunca rakip olmuş Perslerin topraklarının fethi de ekonomik boyutunun yanı sıra prestij de getiriyordu. Yaklaşık olarak 30 sene içinde müslümanlar Orta Doğu'nun çoğunluğuna hakim olmuşlardı. Yıldırım gibi çakmış, kısa sürede çok toprak ele geçirmişlerdi.

    Bu denli geniş topraklara sahip bir devlette yönetim için mücadeleler yaşanması doğaldır. Hz. Osman'ın şehadetinin ardından, akrabası Muaviye, Halife Ali( r.a)'nin, Halife Osman (r.a)'ın katillerini bilerek bulmadığını söyleyerek kapalı yoldan Hz.Ali'ye suçlamada bulunuyordu. Orta yol bulma çalışmaları olsa da işler çığırından çıkmaya başlamıştı ve Suriye valisi Muaviye, Şamdan kalabalık bir orduyla yola çıktı. Halife Ali (r.a) bunun haberini alınca başkent Kufe'de hazırlıklara başladı. İki ordu Kufe'de karşılaştılar. Müslümanlar arasındaki ilk savaş sayılabilecek bu savaşta Hz.Ali'nin orduları savaşı kazanmak üzereyken Muaviye'nin ordusu mızraklarının ucuna Kur'an sayfaları taktılar. Bunu gören askerler, müslüman kardeşleriyle savaşmanın ne kadar doğru olduğunu sorgular oldular. Hz. Ali her ne kadar bunun bir savaş hilesi olduğu ve itibar edilmemesi gerektiğini söylese de askerler savaşı bıraktılar. Görünen duruma göre antlaşma yapmaktan başka çare kalmamıştı. Mecburen Hz.Ali ve Muaviye masaya oturdular. Yetenekli bir siyasetçi olan Amr b. As'ın etkisiyle müzakerelerden Muaviye halife olarak çıktı. Müslümanlar arasındaki ilk savaşın sonucunda hilafet makamına geçen Muaviye ile beraber İslam dünyasında ucu İspanya'ya kadar ulaşacak bir çağ başlıyordu.

   Emevi Hilafeti'nin kuruluş aşamasında kullanılan hileler ve Hz. Muhammet'in amcaoğlu Hz.Ali ile savaşılması nedeniyle halk nezdinde bu yeni hilafete karşı olanların sayısı az değildi. Bundandır ki ilk Emevi halifeleri saltanatlarını iddialarını kuvvetlendirmeye harcayarak geçirdiler. Bu amaç sebebiyle Kerbela olayı gibi olaylar yaşanmıştır.

 Birkaç neslin ardından  Emeviler, Raşidun halifeleri döneminde başlayan fetih hareketlerine devam etmişlerdir. İran üzerinden Orta Asya'ya, Suriye ve Irak üzerinden Rum topraklarına akınlar düzenlenmiştir. Bu akınlara ek olarak Berberilerin yaşadığı Kuzey Afrika'ya da göz dikilmiştir. İslam fetihlerinin iki amacı vardı: İlk olarak dinin tebliği önündeki engelleri kaldırmak; ikinci olarak savaşlardan ganimet elde ederek maddi kazanç elde etmek. Emevi döneminde her iki amacın da fetihleri fazlaca tetiklediğini söyleyebiliriz. Müslümanlar saldıracakları hristiyan toprakları arasında seçim yaparken fazla ganimet getirecek olanı sıklıkla tercih etmişlerdir.
  
   Kuzey Afrika'da o yıllarda Berberi kabileleri ile Doğu Roma İmparatorluğu(Bizans) bulunuyordu. Doğu Roma çoğunlukla Kartaca şehri ve çevresine hakim olmakla beraber diğer Kuzey Afrika topraklarında Berberi kabileler daha yaygındı. Bizans'ın saldırıları ve Berberilerin direnişlerine rağmen 670 yılında Tunus'ta Kayravan şehri kuruldu. Bu şehir Kuzey Afrika'daki ilk müslüman şehri ve üssüydü. Her ne kadar Kuzey Afrika'da bir şehir kurulmuş olsa da ilerleyiş hala kolay değildi. Berberiler sıkı direniş gösteriyorlardı. Bu direniş karşısında uygun vakti kollamak gerekliydi. Nitekim zamanla Berberi kabileler kendi içlerinde kavgalara, savaşlara ve mücadelelere başladılar. Bunu fırsat bilen müslümanlarda Tunus ve çevresinde daha fazla toprak ele geçirerek o bölgedeki varlıklarını sağlama aldılar. Bu süreçte İslam ile tanışan pek çok Berberi de müslüman oluyordu. Nihayet, 698 yılında Kuzey Afrika'daki son Roma şehri Kartaca da müslümanların eline geçti. Bölgeden atılan Bizans ve müslümanlığa geçmeye başlayan Berberiler sonucunda Mağrip bölgesinde ciddi bir direniş kalmamıştı. İki yıl içerisinde, 700 yılına gelindiğinde bölgede ciddi sayılabilecek bir rakip bulunmuyordu. Bu tarihten sonra fetihler hızlanacaktı. Yapılan başarılı ve hızlı fetihlerin arkasında pek çok yetenekli komutan vardı. Lakin bu komutanlar içinde Ifrikiyye valisi Musa b. Nusayr büyük rol oynuyordu.



                                               Endülüs'ün Fethinden Önce Emevi Halifeliği

 Musa b. Nusayr - 1

     Musa b. Nusayr'ın babası Nusayr bir hristiyandı. Raşidün halifelerinin fetihleri sırasında İslam ile tanışmış ve halifenin hizmetine girmiştir. Kendisinden sonra oğlu Musa da halifeler için çalışmıştır.

     Musa b. Nusayr, Hz. Ömer'in halifeliği döneminde dünyaya gelmiştir. I. Muaviye zamanında kimi deniz savaşlarına katıldığı bilinmektedir. Zaman içerisinde orduda yükseldi ve önemi arttı. II.Muaviye'nin halifeliği bırakması sonucunda taraflardan birisini desteklemeyi uygun gördü. Fakat desteklediği taht adayı savaşı kaybetti ve Musa Mısır valisi(aynı zamanda Emevi prensi) Abdülaziz b. Mervan'a sığındı. Abdülaziz onu kabul etti ve himayesine aldı. Sonradan, Halife Abdülmelik b. Mervan kendisini, Irak valisi olarak atadığı kardeşi Bişr'e yardımcı olarak tayin etti. Musa bir süre bu görevde bulunmasından sonra tekrardan, halife olmuş olan Abdülaziz b. Mervan'ın yanına gitti. Onunla beraber birkaç sefere katılmasının ardından Abdülaziz, Musa'yı 705 yılında Ifrikiyye valisi olarak atadı. Musa b. Nusayr'ın hikayesi aslında bu noktadan sonra başlıyor. Hayatının bu zamanına kadar her ne kadar önemli biri olsa da tarih kitaplarına geçecek başarıların kilidi ona açılmamıştı. Fakat o, önceki valilerin başaramadığı işler başaracaktı.

     Göreve gelir gelmez İslam'ı kabul etmemiş olan ve devlete isyan eden Berberi kabilelerinin isyanlarını bastırdı. Bölgede asayişi sağladıktan sonra hedefini Mağrib-ül Aksa(Fas) olarak belirledi. Sicilmase şehrinin fethinin ardından bölgenin fethi de hızlandı. Nihayet, 708 yılında Tanca'nın fethiyle Kuzey Afrika'nın fethi tamamlandı. Tanca valiliğine, sonradan çok büyük faydaları olacak olan, azatlısı Tarık b. Ziyad'ı getirdi.

     Kuzey Afrika ile yetinmeyip Akdeniz'deki Sardunya adası ve birkaç küçük adayı ele geçirdi. 710 yılında İspanya'ya öncü bir birlik gönderdi. Öncü birliğin raporları ve yerel müttefiklerden alınan bilgiler eşliğinde savaş hazırlığına başladı.

   Musa b. Nusayr'ın hayat hikayesinin kalanı Endülüs'ün fethiyle birleşmektedir. Bundan ötürü devam etmeden önce dönemin İspanya'sının durumunu incelemek daha faydalı olacaktır.

 8. Yüzyıl Başlarında İspanya'nın Siyasi Durumu 

     Yüzyılın başlarında İspanya'da Vizigotlar hakimdi. Vizigotlar, Avrupa'yı kaosa sürükleyen ve etnik açıdan değiştiren Kavimler Göçü sırasında İspanya'ya geldiler. 414 yılında Tarakonensis şehrini ele geçirerek yarım adadaki ilk topraklarını kazandılar. Vizigotlar, gelenekleri gereğince Arianizm adı verilen cermen inancına sahiptiler. Göç ettikleri bu yeni bölgenin ise çoğunluğu katolik inancına sahipti.  170 yılı aşkın süre Vizigotlar din sorunu nedeniyle yerli halkla birleşik bir krallık kuramadılar. Nihayet, 589 yılında Vizigot kralı katolikliği kabul ederek İspanya halkıyla arasındaki din farkını ortadan kaldırdı. O vakitten sonra Vizigotlar tüm İspanya'yı kapsayan katolik bir krallığa sahip oldular. Fakat işler istenildiği gibi gitmiyordu. Vizigotlar bu yeni krallığı kendi adetleri ve yaşam şekillerine göre yönetmeye çalışıyordu. Bunun ne kadar sağlıklı olduğu oldukça tartışmalıydı. Cermen toprakları ve halkı ile İspanya asla aynı değildi.
  
    Vizigot Krallığı hiçbir zaman tam gücüne ulaşamadı. Bunun en büyük nedenlerinden biri veraset sistemiydi. Vizigotlar, Cermen kabile geleneğinden kalma bir adet olarak babadan oğula saltanat usulünü benimsemediler. Bir kralın ölümü ardından toplanan soylu meclisinde yeni kral seçilirdi. Kralın oğlunun tahtta direk hakkı yoktu.

   Vizigot kralları çoğunlukla tahtı oğullarına bırakmak istedilerse de bu denemeler başarısız oldu. Bundan ve her zaman belirsiz olan veliahtlık durumundan ötürü sık sık iç savaş yaşandı. Başa geçen krallar savaştan çıkmış bir ülkenin ve yorgun düşmüş bir halkın başına geçiyordu. Vizigotlar, geleneklerinden ayrılmamak uğruna yenik düşüyorlardı. Bunun yanında Cermen geleneğinde olduğu üzere bütün halkı potansiyel asker olarak görüyorlardı. Fakat İspanya halkı potansiyel askerlerden oluşmuyordu. Yanlış anlayışı yanlış yerde uygulamaya çalıştılar. Nitekim başarılı da olamadılar.
  
   Yüzyıl başında Vizigot soyluları kral olarak Roderick'i seçmişlerdi. Lakin Akhila adlı başka bir soylu Roderick'in krallığını tanımamış, ülkenin kuzeyinde kendini kral ilan etmişti. Akhila kendi adına para bile bastırmıştı. Müslüman fethinden hemen önce krallıkta iç savaş vardı. Kısacası Vizigot Krallığı yüzyıl başında güçlü olmaktan çok uzaktı. Halk(özellikle yahudi azınlık ve ispanyollar) mevcut yönetimden memnun değildi. Olası bir fethi kurtuluş umudu olarak görüyorlardı.

Musa b. Nusayr ve Endülüs'ün Fethi

   Musa b. Nusayr Kuzey Afrika'nın fethini tamamladıktan sonra gözünü İspanya'ya dikmişti. Bunu gönderdiği öncü birlikten anlayabiliriz. İspanya'nın fethi için birden fazla sebep vardı. Dünyada o zamanlar en yaygın din Hristiyanlıktı ve yeni bir din olarak sahneye çıkan İslam'ın doğal olarak en büyük rakibiydi. Hristiyanlar üzerine akına geçmenin daha faydalı olacağı düşünülmüş olabilir. Bunun da ötesinde İspanya ganimet açısından diğer istikametlerden çok daha üstündü. Kimilerine göre bu oldukça önemli bir etkendir.
  
    Bir diğer etken ise yerli halkın ve yerli lordların çağrısı olarak düşünülebilir. Müslümanlar İspanya'dan haberdardı. Vizigotların siyasi durumlarının, halkın sıkıntılarının farkındaydılar. Diğer yandan  İspanya yahudileri müslümanlarla ticaret yoluyla dostluk geliştirmişler, müslümanları Vizigot zulmüne çare olarak görmeye başlamışlardı. 

   Cebelitarık bölgesinde yerel bir kont olan Julian'ın müslümanlara yardımından bahsedilir. Temeli efsanelerde anlatılan bu yardımın gerçeklik payı da vardır. Julian, Doğu Roma kalıntısı bir aileden gelmektedir. Kızının namusu Kral Roderick tarafından kirletilince krala karşı tavır almıştır. Bu yüzden de bölgeye ilgisi başlayan müslümanları cesaretlendirmiştir. Bazı kaynaklara göre Tarık b. Ziyad'ı boğazın karşısına geçirmek için donanma tahsis etmiştir. Her ne kadar anlatılanların doğruluk payından emin olamasak da o tarihte bir kontun müslümanlara az ya da çok yardım ettiği anlaşılıyor. Vizigotlar tam anlamıyla birlik olmaktan uzaktı.

    Endülüs'teki fırsatı sezen Musa b. Nusayr halifeden aldığı izinle Endülüs harekatın 711 yılında başlattı. İlk olarak Tarık b. Ziyad'ı 12.000 kişilik bir orduyla İspanya'ya yolladı. Kral Roderick'in kuzeydeki isyanla uğraşmasını fırsat bilen müslüman ordusu Güney İspanya'da bazı üsler kurdular. Nihayetinde, Kral Roderick güneye döndü ve müslüman ordusuna saldırdı. Rio Barbate vadisi yakınında gerçekleşen bu savaşta Roderick yenildi ve savaşta öldü. Müslümanların önünde ordusu yenilmiş, siyasi kargaşalar içinde bir Vizigot İspanyası duruyordu. Tarık b. Ziyad hemen fetihlere başladı. Fazla zaman geçmeden Musa b. Nusayr da valisine 18.000 askerle katıldı. Kısa zamanda Şüzüne, Karmune, Cezire, Ra'vak, İstece, Kurtuba, İşbiliyye, Maride, Bace, Niebla ve irili ufaklı hristiyan şehirlerini ele geçirdi. Kendisi ve Tarık b. Ziyad 5 yıl içinde Endülüs'ün Kuzeybatı kısmı hariç bütün kısımlarını ele geçirdiler. 

    Bu fetihler sonucunda üne ve hazinelere kavuşan Musa b. Nusayr, bu hazineleri asıl sahibi olan Halife'ye götürme niyetindeydi. Şam Emevi halifesi Velid hasta olduğu için Musa'yı Şam'a acilen çağırttı. Fetihleri kendisinden dinlemek istiyordu. Bu nedenle ki Musa b. Nusayr fethedilemeyen hristiyan kentlerine akın düzenleyemeden başkente dönüş yoluna çıktı. Yoldayken kendisine hem halifeden hem de halifenin kardeşi ve varisi Süleyman'dan mektuplar geldi. Halife hızlı olmasını söylerken veliaht yavaş gelmesini istiyordu. Veliaht Süleyman, valiyi hasta halife Velid'in ölümünden sonra getirtmeye niyetliydi. Hazine abisinin değil kendisinin olsun istiyordu. Fakat işler istediği gibi olmadıı. Halifeye sadakati ile bilinen Musa halifenin sözünü dinleyip erkenden Şam'a geldi. Halife Velid Musa b. Nusayr ile görüştükten kısa süre sonra hayatını kaybetti. Yeni halife olan ve kişisel hırsı daha fazla olan Süleyman da kendi emrini dinlemediği sebebiyle Musa b. Nusayr'ı idam ettirdi. Fetihlerle dolu bir ömür, böyle sona ermişti.


Kaynakça
Endülüs Tarihi- W.Montgomery Watt, Pierre Cachia
Endülüs Fatihlerinden Musa b. Nusayr'ın Akıbeti- Prof. Dr. İsmail Hakkı Atçeken
Endülüs Tarihine Kısa Bir Bakış- Dr. Mustafa Aydın
Diyanet İslam Ansiklopedisi Musa b. Nusayr 


   

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Endülüs Müslümanları ve Yeniden Fetih

Büyük Friedrich (Frederick)

Westeros Veraset Sistemi- Kısım 1